BUGÜN ONUN DOĞUM GÜNÜ!
Kayseri’ye kabrinin başına gittik ve onu yaşıtları genç arkadaşlara sorduk.
20 Ekim 1991 tarihinde okyanuslar ardında doğan bir şehitti Furkan. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethettiği yaşta; sancağı elinde, yetimlerin gönüllerini fethetmek için denizlere açılıyordu. Göz doktoru olmayı çok istiyordu. Şimdi daha kutsal bir meslekle ümmeti Muhammed’in kalp gözünün açılmasına vesile oldu. Daha yola çıkmadan arkadaşı ondan şefaat etmesini istediğinde, Furkan: “inşallah ederim” diyordu.
“Kim bilir belki de Şefaati garantiliyordu değil mi? Çünkü Furkan verdiği sözü kesinlikle tutardı.”
Bir gün sabah namazından sonra ani bir karar ile kadim dostumu aradım. Kayseri’de Şehit Furkan Doğan’ın kabr-i şerifini beraber ziyaret etmeyi ona teklif ettim. Memnuniyetle her zamanki gibi kabul etti ve yolumuz Kayseri idi.
Heyecanlıydı… İlk kez Şehit Furkan Doğan’ı ziyaret ediyordu. Gidene dek Fatihalar okuyor, şehit ayetlerini onun için defalarca kez ikrar ediyorduk. Reşadiye’de bizi bambaşka bir atmosfer kucaklıyordu. Hoş geldiniz, sefalar, hoşnutluklar getirdiniz diyordu her bir zerre. Kadehlerde bereketli şerbetler sunuluyordu. Oturduk, arkadaşımın gözyaşları içerisinde ona anlattığı çok şey vardı. Uzun süren ziyaretimiz akabinde arabaya bindiğimizde: “mezar taşında ö. değil ş. yazıyor Hatice, çok etkilendim. Bu bile bir ayrıcalık, ince bir ayrıntı” dedi. Ölmek ve Şehitlik… Evet, Şehitlik ve Ölmek… Ö. ve Ş.
Şimdi Furkan Doğan’ın doğduğu şu günlerde onu gençlere sorduk. İç çekip “ah” edenler , “geç kaldım” diyenler, tanımayanlar, “yolumuz uzun” diyenler, içinden geldiği gibi mısralar okuyanlar oldu. Hepsinin ortak yanı ise Fatiha-i şerifler ile Furkan’a olan muhabbetleri idi.
Abdullah Yalnız
Furkan kardeşimiz, hem özel bir kişidir hem de Müslüman gençliği temsil etmesi hasebiyle bir tüzel kişiliktir. O nedenle bir kurşun özel kimliğine, geri kalan 4 kurşun ise tüzel kimliğine sıkıldı. Yani bir nevi bize, gemiye binmeye imkânı olmayan biz inançlı kızlara ve erkeklere... Zaten İsrailli canavarların yakın mesafeden, Şehit bir bedene kudurmuşça ateş etmeye devam etmeleri de bunu gösteriyor. Fakat sunu bilmiyorlar ki, İsrail’in toplam nüfusunun birkaç katı kadar şuurlu mü’min genç yetişiyor. Sadece Türkiye’de de değil, dünyanın dört bir yanında. Furkan hangi düşünceden dolayı şehit edilmek istendiyse, Müslüman kızlar ve erkekler olarak biz de o düşünceye ve inanca sahibiz. Hadi bakalım!
Özge Ürgen
2010 Mayıs denince aklıma gelen ilk şey Mavi Marmara ve şehit olgusunu değiştiren gencecik, melekler mesabesinde bir şehit. Şehidim! Bugün senin doğum günün benle akransın. Yeterince tanımıyordum seni, Mavi Marmara'ya gidenlerin arasında olduğunu ve Hunatta dualarla gönderildiğiniz o günü hatırlıyorum ve o zaman tanıdım seni. Mekanın cennet olsun…
İbrahim Tepe
Bizler tarih boyunca hem millet olarak hem de ümmet olarak “şahadet” arzusu ile yanan kişileriz. Çünkü dava temiz ve kutsal olunca bu yolda son nefesi vermek daha da onurlu oluyor. Kaldı ki Rabb-i Zişan da aynı yönde şahadeti hep güzel anlatmış ve bu makama ulaşanların güzelliklerle muhatap olacağını bildirmiştir.
Furkan Doğan ise yanlış isimlendirilmiş bir kahramandır. Hatırlarsanız Bedir savaşına katılan “Hazreti Umeyr” vardı. İşte Furkan kardeşimizde Hazreti Umeyr’den farkı olamayan yaşı küçük ama dünyayı dize getirecek kadar büyük gönlü ile orada şehadeti arzulayan bir gençti. Onu tarif bizim gibi evinde bilgisayar başında oturup “kahrolsun Siyonizm” “Hamas’a selam” diye naralar atan tembel gençlik için fazlasıyla üst gönlük iştir. O bize bunlardan ötesine gidilmesi ve işin aksiyona dökülmesi gerektiğini öğretti ve bunda büyük ölçüde başarılı oldu. Ne mutlu ona ve ne mutlu onun ailesine ve daha da önemlisi Filistin gibi onurlu bir davada “Furkan Doğan” gibi bir şehit veren bu millete.
Hulusi Yüzer
Yürümek… Zalimi ezmek için üzerine üzerine yürümek. Allah ve Resulünün git dediği yolda gitmek. Bu emri yerine getirmek için malını makamını sevdiklerini geride bırakıp canını bile verme pahasına yürümek. İşte şehit Furkan kardeşimizin de buydu yürüyüş, zalime karşı duruşu ve Müslümanlar arasında bulunuşu. O yürüdü. Gözünü karartıp yürüdü üzerine gelen kahpe kurşunlara göğüs gere gere yürüdü. O biliyordu şehidin ölmeyeceğini, o biliyordu bu davanın düşmeyeceğini. O’nun bedeni yere düştü ama ruhu ve samimi davası dimdik ayakta kaldı. Bir amaç uğrunda bedel ödendiğinde yıkılmaz hayatta kalır. Şehit Furkan bu bedeli ödedi, davasını sürdürmek bize kaldı. Rabbim Furkan kardeşimizin şehadetini kabul etsin, cennette aynı halkada bulunabilmeyi bize nasip etsin.
Mustafa Dikmen
Siz eğer Allah yolunda yürür iseniz Allah size FURKAN (hak ile batılı ayırma kuvveti) verir. Eğer bu minvalden bakacak olursak o Furkan ki, henüz çok gençken ve ilim dolu biri olacakken her şeyi geride bırakıp dünyevi anlamda, kendisine Rabbani bir yol edindi… Ve bu RABBE yürümesinin –ki mazlumun yüzünü güldürmek Rabbi güldürmektir- mükâfatı birçok insanın isteyişte yaşayamadığı şekilde aldı… Eminim ki onun doğum günü pastasını melekler kendi elleriyle hazırlıyorlar ve üstünde şöyle yazıyor: Doğum günün kutlu olsun Ey Şehidim.
İrfan Karadeniz
Her bir şehid, bizim gibi kalpleri üstüne ölü toprağı atılmış kişilere can verir, kendine getirir. Furkan’ın şehadeti bizim duamız olmuştur. Ya Rabbi ölmüş ruhlarımızı başta Furkan olmaz üzere tüm şehitlerimizin ruhlarıyla dirilt. Dilimizden gönlümüzden beynimizden ve gündemimizden uçup giden cihadın ve şehadetin kalbimize girmesi için ne evlilik ne kariyer ne başka bir şeyi düşünmeden bedenini Allah’a satmıştır Furkan.
Meryem Toprak
Sevgili kardeşim Furkan, öyle bir misal oldun ki şu ölüme yüz tutmuş gençliğe! Üstad Fazıl’ın istediği gençliği dile getirdin şehadetinle Gelecekteki tüm Furkanlara emsalsin sen. Sen alnından vurulduğunda biz kalplerimizden vurulduk. Uyandık gafletten. Şehadeti arzuladı birçoğumuzu ve senin yerinde olmayı istedik.
Halil Atik
Şehit Furkan’a... “Şehitliğinin açtığı yolda ardına yazılan güzel cümleler iz düşüm olmaktan bile acizler.” Hayatın anlamını 19’unda kavramış olmak, kardeşini canının önüne almak, tüm karanlıklara ışık saçtı… Gazze sığmadı yüreğine ukbaya taşıdın kardeşlerini… Şehadetin kabul olsun.
Zeynep Acar
İsmini ilk kez duyuyorum.
Turgay Yıldırım
Rabbim kardeşimizin şehadetini kabul etsin. Gerçekten o genç yaşta kimsenin cesaret edemediği, düşünmediği ya da düşünüp yapamadığını ve o çelik iradesiyle Mavi Marmara kervanına katılmıştır. Üniversite aşkını, sevdasını o gencecik yaşında elinin tersi ile itmiştir. Müslüman kardeşlerinin derdini, sıkıntısını, üzüntüsünü kendisi yaşıyormuş gibi bilmiş ve Allah’a koşmuştur. Maddi ve manevi bütün güzelliklerin kendisinde cem (zuhur) ettiği şehadet şerbetini içmiştir.
Yusuf Pala
Bazen hicret etmek gerekir. Çünkü yaşadığın yer yaşanmaz hale gelmiştir. Bugün dünyanın küçük bir köy haline geldiğini düşünürsek ve maddeciliğin, günahın ve zulmün Müslümanları boğmaya çalıştığı bu dönemde bir kutlu yolculuğu hatırlıyorum. Filistin’e Özgürlük Filosu ve Mavi Marmara gemisi. İşte bu gemide bir yolcu daha hayatının baharında… 19 yaşında Furkan. Önündeki hayattan vazgeçip bir hicrete çıkıyor. Bu hicret bulantıcı günah ve zulüm dünyasından cennet diyarı ahirete doğru. Ve şehitlik mertebesine ulaşarak hicretin kabulünü ilan ediyor Furkan.
Okan Taşdemir
Marmara’dan Akdeniz’e bir gençlik uzandı; kalbini uzattı varılmayan şehre… Ki; 19 yaşındaydı. Adı; Furkan. Şanı; şehit… Atlantik’ten Hint’e bir gençlik uzatıyoruz; kalplerimizi uzatıyoruz varılacak şehre. Ki; o şehitliğin yoludur. Adı; insanlığı zalimlerden, zulümlerden ve savaşlardan kurtaracak kalben cihattır. Şanı; hasretimizin sonsuzluğa varıp uyuyacağı cennettir.
Muhammed Emin Göven
Şehadetin ölçüsü, ölüm yeri ve şekli değildir. Şehadetin ölçüsü yaşam biçimidir… Furkan kardeşimizin Mavi Marmara’ya binmek için nasıl uğraş gösterdiğini hepimiz biliyoruz. Görmüş olduğumuz bu tablo, kardeşlerine el uzatmak için çırpınan bir yiğidin hayatındandı… Doğruların üzerinde uyuyan Doğuyu uyandırmak ve yanlışların üzerinde yaşayan batıyı uyarmak için yüreğini ortaya koymuş olan kardeşimizin Şehadeti Aziz olsun inşallah…
Selma Ülger
Denizler ortasında bir nur sayıklar; “Şehadet mi annem mi?”
Derken semadan düşer bir kurşun, üzerinde yazar; Şehadet!
Düşünmez Furkan! Gözlerinde sevda, ellerinde dua, atlar küfrün bağrına.
Ve bir ses daha; “Furkan Şehid edildi” Yürekler inledi!
Söylesene ey Şehit!
Annenden tatlı olan Şehadet o gül tebessümlerini benim de bedenime serper mi?
Hatice Tüfekci
http://www.dunyabizim.com/index.php?aType=haber&ArticleID=7705
Toplam (0) yorum yapilmis.
Bu yazıya hiç yorum yapılmamış.