Ana Sayfa Blog Yazı detayları
İNGİLİZCE İLAHİ OKUMUYORUM!Bookmark and Share




Hocalığı, hatipliği, hafızlığı ve sanatçı kimliği ile tanıyoruz Mustafa Hocayı. İnanılmaz yoğun ve tempolu geçen bir hayatı var. Şaşırıyoruz bu hale!

Yurtiçi ve yurtdışı organizasyonları, sohbetleri, talebeleri ile olan toplantıları… E, bir de aile içi iletişimini oldukça canlı tutmaya çalışan Mustafa Hoca, bu kadar yoğunluk arasında bir de sevgili kızını nişanlayınca bizim röportaj işi de suya düşer diyorduk ama Mustafa Hocamız kıymetli zamanından bizlere de ayırarak sorularımızı yanıtsız bırakmadı. Üstelik iki kitap müjdesini de vererek bizleri pek bir mesrur etti.

Allaha hamd, Resulüne salât ve O’nun nurlu yolunun takipçilerine selamdan sonra sorularımızı yanıtlamaya başlıyor.



Mustafa Özcan Güneşdoğdu kimdir? Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

1970 Çankırı’nın Orta kazasına bağlı Sakaeli Köyü doğumluyum. İşçi bir babanın, ev hanımı bir annenin, 7 çocuğunun 2.siyim. 1979’da Almanya Hamburg´a ailemin yanına geldim. 1987 yılında evlendim. Biri evli 2 oğlum ve nişanlı 1 kızım var. 1989–2005 yılları arasında Almanya’da muhtelif camilerde imamet görevinde bulundum. 2005’ten bugüne ise Hilal TV’de programcı olarak çalıştım. Ayrıca 1997’de kurmuş olduğumuz ilahi ekibimizle beraber dünya çapında, hafta sonu programlar icra ediyoruz.

3 çocuk babası olan Güneşdoğdu bir gününü nasıl geçirir?

Uyandıktan sonra önce namazımı kılarım. Evdeki balıklarımıza ve tavşanımıza şayet verilmedi ise yemlerini veririm. Evde, arabada veya yolda yürürken boş durmamak için mutlaka ezberlerimi tekrarlamaya çalışırım. Takıldığım yerleri Mushaf’a bakar, orayı defaatle tekrarlarım. Günde mutlaka bir cüz okumaya çalışırım. Bazen ayda 2 bazen 4 hatim hedefim olur.

Kahvaltıdan sonra, arayacağım yerleri arar maillerimi okurum, imkân olması halinde mutlaka cevaplarım. Günlük evimize gelen Milli Gazeteyi gözden geçirir, var ise hafta sonu okuduğum tilavetlerimin ses kaydını dinler gözden geçirir ve temizlerim. Boş vakitlerimde Kuran ve vaaz dinlemeyi çok severim.

Önemli bulduğum konularda mutlaka günlük yazı yazarım, nasip olursa yakında “İlahilerle Muhabbet” isimli bir kitabım ve “Müslüman’ın Düğünü Nasıl Olmalı?” isimli 45 sahifelik bir bültenimiz yayınlanacak inşallah.

Akşam yemeğini mutlaka ailecek yapmaya çalışırım. “Riyazüssalihin” veya “Kütüb-i Sitte”den günlük bir parça hadis okurum. Dikkatimi çekenleri yazar, programlarda veya Cuma vaazlarımda cemaate aktarırım. Ev işlerine alışveriş yapmak çöp atmak gibi konularda yardımcı olmaya çalışırım. Çocukların ev ödevlerine yardımcı olur, mutlaka okul ve diğer işleriyle ilgilenmeye çalışırım. Günlük yatmadan önce mutlaka belli bir müddet kitap okurum. Günümün akışını “iki günü eşit olan ziyandadır” hadisine uygun biçimde tasarlamaya, bunun için boş durmamaya çalışırım.



Mekke’de 23 devlet, 52 cemiyet ve teşkilatın 182 yarışmacının katıldığı bir yarışmada 13. Uluslararası Kur’an-ı Kerim Yarışması’nda güzel okuma dalında dünya birincisi oldunuz. Avrupa’da yetişmiş ve birincilik almış ilk ve tek genç olma unvanına sahipsiniz. O yıllarda nelerle karşılaştınız?

Her nimetin bir külfeti vardır tabii ki. Almanya’da olduğum yıllarda camide yatılı kaldım, bir anlamda gurbet içinde gurbet yaşadım. Böyle olmasından hiçbir zaman pişmanlık duymadım bilakis Allah’a Hamd ediyorum. En verimli yıllarım sanırım o yıllardı. O zamanlar ekranlarımız oyun oynaşta iken bizler başta Allah’ımızın lütfü, saniyen anne babamızın desteği, salisen hocalarımızın gece gündüz demeden bizlerle ilgilenmeleri neticesinde belli bir alt yapı elde ettik. Yine babamın o zamanlar hediye etmiş olduğu bir Kuran kaseti, Kuranımızı okumaya karşı büyük bir şevk oluşturdu. Teşkilat bünyesinde yapılan Kuran yarışmaları da bizlere bu istikamette yol gösterdi.

Bununla beraber her gün yaşıtlarımızla adeta koşarak geldiğimiz Hamburg Merkez Caminde bizleri Kuran talebesi diye sürekli takdir ve teşvik eden insanlar vardı. Kimileri takdir için para verir, kimileri yemek yedirir veya hediyeler verirlerdi. Bugün onlardan kimileri dünyasını değiştirdi. Onları minnet ve rahmetle anıyorum. Birinci kuşak büyüklerimizin bizleri teşviki bu hususta çok önemli idi.

12 yılı aşkın Hac ve Umre organizasyonlarında kafile başkanlığı yapıyorsunuz. O yıllarda unutamadığınız anılarınız nelerdir?

Unutamadığım öyle çok hadise var ki. Bunun için Hac anlatılmaz yaşanır diyoruz biz.

1991’de ilk Kâbe ziyaretimi orada tanıştığım arkadaşlarımı onların bizlere olan ilgi alakalarını ve Beytullah’ın içerisindeki kokuyu unutamam. 2006 Haccında, bayramın 2. günü Bulgaristan’dan gelmiş otelleri olmadığı için, Müzdelife çadırlarında konaklayan hacılarımıza moral ziyaretine gidiyorduk. Biz oraya doğru giderken milyonlarca hacının şeytan taşlamak için aynı istikamete doğru sel gibi aktığını gördüğümde tüylerim diken diken olmuştu. Keşke orada sembolik olarak, şeytan taşlamada gösterilen aynı istikamette birleşmeyi, Hac sonrası şeytani anlayış ve sistemlere karşı da sağlanabilmiş olsa idi hiçbir anlayışın Müslümanların kılına bile dokunmaları mümkün olmazdı. O manzarayı unutmam mümkün değildir.



6 albüme imza atmış olan Güneşdoğru, albümlerinde en çok hangi ilahiden etkilendi?

“Cürmüm ile geldim sana” eserini dinlediğimde, okuduğumda zaman zaman ağladığım olmuştur. Bu eserden sonra “Medine yollarında” albümünde yer alan Olmaz isimli “Bu aşk bir bahri ummandır” eserinin son kıtası.

Bu aşk bir bahri ummandır,

“kullu men aleyha fan” dır.

“İki kapılı bir handır. Giren kalmaz, kalan olmaz” eseri beni çok etkilemiştir.

Almanca, İngilizce ve Arapça olmak üzere 3 dil biliyorsunuz. Anadilde olmak üzere 4 dili birleştiren bir ilahiyi sizin dilinizden dinleyebilecekler mi hayranlarınız?

Belki kimilerinin tuhafına gidecek ama Emperyalizmin baş aktörlerinin dilleri olması hasebi ile ferdi tepkimi koymak için, çok rahat okuyabilme imkânım olmasına rağmen, İngilizce okumadım, okumayı da düşünmüyorum. Şu ana kadar Arapça ve Almanca ilahiler okudum. Boşnakça ve Kürtçe okumayı da düşünüyorum.

Gurbetçilere verdiğiniz konserlerde duygularınız ne yönde oluyor neler hissediyorsunuz?

Ben, bu ve buna benzer programları tebliğ için bir fırsat olarak görüyorum. Dünyanın neresinde olursanız olun insanlarımızın imanlarına şahit olacaksınız. Okumaya çalıştığımız eserlerle aynı zamanda insanımızın gönül ve duygularına tercüman olduğumuz kanaatindeyim. Zaman zaman herhangi bir sebeple ağlayan insanımızı gördükçe bizler de duygulanıyor, sevinçten gözlerinin parıldadığını gördüğümüzde ise seviniyoruz. Programın akabinde “falanca eserinizi dinledikten sonra namaza başladım, tesettüre büründüm, şöyle menfi bir hareketimden vazgeçtim” diyenleri duydukça, gördükçe dünyalar bizim oluyor. Bu güzelliklerin meydana gelmesine vesile olmak anlatılmaz güzel bir duygu.

Hatiplik yaptınız ve imamlık hizmetleriniz oldu. İslam’ın daha iyi anlaşılabilmesi için gayr-ı Müslimlerle dahi diyalog çalışmalarınız oldu. Karşılaştığınız bariz manzaralar nelerdi?

Bir zamanlar Almanların İslam ile ilgili, birkaç gün süren bir eğitim seminerlerine davet edilmiş idim. Orada bize ayrılan vakit içerisinde öyle bir İslam tablosu çizdik ki, dinleyenler nerede ise ağlayacak duruma geldiler. Bunların kafasında Müslüman tipi adeta insan kanı içen bir vahşi görünümündeki barbarlardı. Bizim anlattığımızda onların da özlemini çektiği bir güzellik tablosu vardı. İnancımızın büyüklere yaşlarından ötürü saygı gösterilmesi gerektiğini, Allah´tan sonra en çok hak hukukunun gözetilmesi gerekenlerin anne ve babalarımız olduğunu, İslam’ın insana ve mahlûkata verdiği değerden bahsetmiş idik. Saydığım güzellikler Alman toplumunda bitme derecesine gelmiş değerlerdir.

Sorular bölümüne geldiğimizde ise yaşlı bir Alman, “Sana biraz önce bahsettiğin kitabından bir kaç Ayet okuyacağım, müsaade edersen” dedi. Başladı okumaya, “Onları bulduğunuz yerde öldürün”, “yakınınızdaki kafirlerle savaşın”, “Yahudi ve Hıristiyanları dost kabul etmeyin” ayetlerine ne diyeceksin bakalım dedi.

Peki, siz nasıl cevap verdiniz?

“Birinci ayeti bugün Amerika uygulamıyor mu?” diye sordum! Yani onlara göre falanca adamı ölü veya diri getirene şu kadar para vereceğiz demiyorlar mı? Eğer siz de İslam’a göre, yol kesicilik, eşkıyalık terör gibi toplumun huzurunu tehdit eden bir suç islerseniz, bu takdirde yukarıdaki ayet geçerli olur.

Yakınınızdaki kâfirlerle savaşın, ayetinin anlayabilmeniz için iniş sebebini de bilmeniz gerekiyor. O günkü Mekke müşrikleri Müslümanları yok etmek için ta Medine yakınlarına kadar gelmişler. Savaşmak istemeyen Müslümanlara “yakınınıza kadar sizleri yok etmek yurtlarınızdan çıkartmak için gelen kişilerle siz de savaşın” demektir. Aynı olay bugün herhangi birinin veya ülkenin başına gelse, herhalde herkes kendi imkânları ile karşılık verecektir. Maide Suresindeki; “Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin” ayeti bir şarta bağlanmıştır. Bunu Mümtehine suresi 9.ayet açıklar. Allah-u Teâlâ “Sizlerle din hususunda savaşan sizleri yurtlarınızdan çıkartmak isteyen ve sizleri yurtlarınızdan çıkartmak isteyenlere yardım eden, Hıristiyan ve Yahudileri dost edinmemizi” yasaklamıştır.

Bugün ben sizin düşmanınız mıyım? Hayır! Bakın insani münasebetler içerisinde birbirimizle gayet iyi anlaşıyoruz. Ben sizinle savaşsam veya sizi yurtlarınızdan çıkarmaya kalkışsam veya sizleri yurtlarınızdan çıkartmak isteyenlere yardım etsem, siz artık bana dost gözü ile bakar mısınız? Yoksa düşman olarak mı görürsünüz? İşte bu ve buna benzer ayetlerde bu gerçekler anlatılır.

“İslam öğretisi barış ve huzuru esas almıştır. İslam barış ve huzur demektir.” diye cevaplamıştık.

Hafız Hatip Mustafa Özcan Güneşdoğdu’nun hafızlara ve hafız adaylarına tavsiyeleri nelerdir?

Hafız olmanın dünyanın en büyük şerefi olduğunu iyi bilmeli, bu vakar ve şerefe layık hareket etmeli. Kuran’ı ezberlemek tabii ki zor iştir, ancak daha zoru ise onu lâfzen ve ahlaken muhafaza etmektir. Unutmamak için günlük 5 cüz, buna imkânı yoksa en az 1 cüz okumalı.

Hafızlığı ile yetinmeyip mutlaka talim, tecvit, aşere, tayyip, takrip öğrenmeli. Arapça öğrenerek, hiç olmaz ise sarf, nahv ile hafızlığını süslemeli. Femi muhsin (kıraati düzgün) bir üstattan ders almalarını sabırla bu yolda devam edip pes etmemelerini tavsiye ediyorum. En önemlisi Kuran’ın ahlakıyla ahlaklanmalılar.

Son olarak söylemek istedikleriniz nelerdir?

Huzurlu olmak isteyen Kur´an okusun, Kur´an dinlesin, Kur´an´ı anlamaya çalışsın ve tüm yaşamımızı Kur´an istikametinde düzenlemeye koyulsun derim.

Kıymetli zamanınızdan bizlere ayırdığınız için şükranlarımızı sunuyoruz.

Efendim, asıl ben teşekkür eder, dunyabizim.com ailesine hürmetlerimi sunarım. Bu hayata Maşallah diyorum.







Hatice Tüfekci





http://www.dunyabizim.com/news_detail.php?id=5091



    Puanlama sonucu puan (2,7)
    1     2     3     4     5    

Toplam (683) oy kullanilmis.
Oy kullandiginiz icin tesekkur ederim.

Yazar: Hatice TÜFEKÇİ
Tarih: 6.01.2012 03:34:32
Okunma : 5478

Toplam (0) yorum yapilmis.
 
 isim      mail (gizli kalacaktır)

Beni Hatırla
Bu yazıya hiç yorum yapılmamış.

© 2011 Copyright Hatice Tüfekçi